2 Şubat 2013 Cumartesi

Faruk Ülkesi Olmasın?

1984. Aklınıza eğer George Orwell geldiyse sizinle tanıştığıma sevindim. Normal şartlarda tabi ki herkesle tanıştığımıza seviniyoruz değil mi? Bence değil. Çoğu zaman düpedüz yalan söylüyoruz aslında. Neyse, bu başka bir yazının konusu. Şimdi 1984'e geri dönelim.
"1984" isimli yapıta benim ilk başta yorumum "baskı kötü bir şeydir, yapan da - boyun eğen de sığırdır" şeklinde. Çünkü baskılar, boyun eğildikçe büyürler malumunuz. Dolayısıyla nasıl ki "zulme sessiz kalan dilsiz şeytan" ise "faşizme ses etmeyen de faşistin önde gidenidir". Üstelik faşizm gibi bireyin ve toplumun zekasını ve özgürlüğünü zerre kadar önemsemeyen bir sistemi legalleştirmeye çalışan kitlelerin ve kişilerin -herşey bir kenara- vicdanından şüphe duymak gerekir. 
Bence biz coğrafya olarak dev bir akıl tutulması yaşıyoruz. Dikkat ettiyseniz ülke demiyorum çünkü sorun, ülke bazına indiremeyecek kadar büyük. Bir düşünsenize, tecavüz, ensest ilişki, töre cinayetleri, ırkçılık, radikal dincilik vs gibi milattan önce 75. yüzyıla ait ne kadar değer varsa günümüze bir şekilde taşımışız. Üstelik bunları hiç utanmadan bazı mantıksal çerçevelere de oturtabiliyoruz. Hatta ve hatta yeri geldiğinde inanç kisvesi altında da insanlara bunu yedirebiliyor bazı organizmalar. Şimdi lütfen ortadoğu haritasını hayal edin. Ya da boşverin çünkü muhtemelen bir kısmınız ortadoğu haritasından bihaber (ama eminim bu bihaber kesimin büyük çoğunluğu bugün en az iki kere Suriye ve İsrail meselelerinde çok bilmiş şekilde mahalle politikası üretti). Bakın burada bir tane var;

Mısır, Türkiye, Suriye, Lübnan, Arabistan, Yemen, Irak, İran vs. şu gördüğünüz haritada hangi ülkede barış var? Hangi ülke keyfine bakıyor? Cevap veriyorum, hiç biri! Üstelik yukarıda saydığım iğrenç özelliklerin hepsi, bu ülkelerde ziyadesiyle mevcut. Üstüne üstük bir de savaş durumu var. Bu gördüğünüz haritadaki hemen hiç bir ülke birbirini sevmezken, bir kısmı da birbirinden nefret ediyor. Türkiye ise "o muhteşem jeopolitik konumuyla en yüksek söz sahiplerinden biri" desem mutlu olursunuz değil mi? Ancak değil. Aslında Türkiye'yi pek ipleyen de yok. Tabii STV'den başka kanal izlemiyorsanız buna inanmanız mümkün değil ancak sizden ricam açıp biraz uluslararası ajanslara bakın. Karşınıza ne çıkacak dikkatle izleyin. 

Sorduğunuz zaman bu ülkenin büyük çoğunluğu bizi ortadoğunun patronu sanıyor, bundan da inanılmaz bir zevk alıyor. Bu zevki kaybetmemek için de kendisine bu yalanı söyleyenleri baş tacı yapıyor.
Zihni: E tabi baş tacı olmuş bir kitle, nereye sıçacak? 
Marduk: Tabii ki oturduğu başa!
Zihni: Peki halk bunu önemsiyor mu? 
Marduk: Hayır! 
Zihni: Neden? 
Marduk: Çünkü biz dünya lideri olacağız!
Peki sana ne hacı bundan? Senin aylık maaşın elindeki cep telefonunun fiyatından daha düşükse sence de bu işte bir puştluk yok mu? Bence var. Hele ki sen bu puştluğun farkındaysan ve bunu önemsemiyorsan bu işte dümdüz bir hıyarlık var!

21. yüzyıldayız. Konuşmaya hala korktuğumuz ne kadar çok konu olduğunun farkında mısınız? Bu toprakların her köşesinde ne kadar fazla sinmiş veya sindirilmiş azınlık olduğunun farkında mısınız? Yeri geldiği zaman yerin dibine soktuğunuz o Avrupa'nın 18. yüzyılda konuşup hallettiği meseleler bizde hala tü kaka. Sanki birileri bize sürekli Faruk Eczanesi'ni soruyor, biz de onlara Faruk Ülkesi var olmaz mı diyoruz. Bir sonraki yazıda azıcık oralara gireceğiz. Özgür kalın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder