2 Nisan 2012 Pazartesi

Benim Gözümle Behzat Ç.

     Behzat Ç. Belirli bir kitle için fenomen, yine başka ve geniş bir kitle için küfürbaz, kaba, alkolik, pislik bir adam. Belki de bu diziyi önce buradan okumak lazım. Karşıt fikirli topluluklarda ya da daha geniş anlatımıyla, karşıt sevgi ya da sevgisizliklerde birimiz, diğerinin gördüğünü inkar eder ve bu bir fanatizm işaretidir. Ancak konu Behzat olunca böyle bir durum söz konusu değil. O'nun küfürbaz, kaba, alkolik, pislik bir adam olduğunun biz de farkındayız ve O'nu bu haliyle çok seviyoruz. 
     Aslında sanat, kurguyu olabildiğince gerçekçi şekilde aktarabilmektir bir yerde. Kurguladığınız hikaye ne ile ilgili olursa olsun, kişilerin kendisini bulabileceği bir yer olmazsa, o esere tutunamazlar. İnsanlar yaşamı, kendilerinden yola çıkarak yorumlar ve takip eder. Kitaplar, diziler, filmler de aslında yaşamın doğal ürünleri olduğundan dolayı, insanlar bu eserleri de kendinden yola çıkarak değerlendirir. Hele ki hassas konular söz konusuysa işler daha da sıkıntılı hale gelir. Gerçekçiliği sürekli saklanmaya çalışılan konularda, siz bu saklanmışlığın arkasına sığınarak eser üretmeye kalkarsanız bunun adı ne olur bilmem ama eminim sanat olmaz.
    Bu gerçekliği saklanan konular içerisinde de en aleni olanı kuşkusuz polislik mesleğidir. Ülkemizdeki yayınlarda da bu mesleğe bakış düne kadar, komiser memoli seviyesinde idi. Ta ki bir adam ortaya çıkana kadar... Birgün bir adam bize SBF'nin bahçesinden seslendi ve şunu söyledi; ''bilmeniz gerekenler var''. Her Temas İz Bırakır dedi önce ve Behzat Ç. denen adamın hikayesinin içine çekti bizi. Garip bir şeyler vardı bu adamda. Aslında evlat olsa bile pek sevilmeyecek ama insanı da alıp götüren bir taraf... Ankara'da Cinayet Büro Amiri olan bu adamın hayatında neredeyse hiç kahramanlık yoktu. Kendi sorunlarını halledememişti, başkalarına sorun yaratıyordu, insanlara vuruyordu. Biz ise hep daha çok bağlandık O'na. Tutunacak muhteşem bir dal vermişti bize. Yalnızlık.
     Yalnızdı bu adam ve öyle bir kahraman yalnızlığında değil, tükenmişliğin yalnızlığındaydı. Sanki kabalığının sebebi, hayatının kabasını çoktan almış olmasındaydı. Hayattaki şekilci ve yalnızca adetten yapılan şeyleri fırlatıp bir köşeye atmıştı sanki. Mesela ''Naber'' sorusunun aslında gerçek olmadığının farkına varmıştı çoktan...
     Sonra biraz deşince ortalığı insanın gözüne bir şey çarpıyordu bu eserde; insanlar. Yapmış oldukları işten ya da kurguda üstlendikleri görevlerden önce insandılar. Yalnızlıklarıyla, aşklarıyla, hüzünleriyle, mutluluklarıyla, nefretleriyle tamamen birer insan. Dizi, kitaptan haliyle çok daha uzun bir hikaye örgüsüne sahip ancak işin en mükemmel tarafı, kitapta verilen bireysel ve kurgusal alt yapının muhteşem muhafaza edilmiş olması. Oyuncu seçiminin aynı şekilde büyük titizlik ve başarıyla gerçekleştirilmiş olması da aynı şekilde önemli. Pilli Bebek'i ise es geçmemek lazım tabi ki.
     Behzat'ı böylesine çekici kılan belki de şu dönemde muhalif kalabilmesi, çekin amına koyayım diyebilmesi, ''ben çekilmez bir adamım'' diye itiraf edebilmesi, ben canım yandığımda nasıl küfür ediyorsam O'nun da aynı şekilde etmesi, ''benim annem cumartesi'' diyebilmesidir. Belki de bunların hepsi bir bütündür. Bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki, bizi bu hikayenin içine ilk çeken adama bir teşekkür borcumuz var. Sağolasın Emrah Serbes. Mürekkebin solmasın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder