29 Ocak 2011 Cumartesi

Çok Güzel Bir Sohbet

          Cuma sabahı birkaç işimiz olduğundan dolayı bir arkadaşımla buluşmak için Kadıköy'e gittim. Arkadaşımın gelmesine daha vakit vardı ben de Nazım Hikmet Kültür Merkezi'ne gittim oturmaya. Orada o saatte pek tahmin etmeyeceğim bir şey oldu ve TKP Genel Başkanı Erkan Baş'la karşılaştım ve yaklaşık bir saat sohbet etme imkanı buldum. Öncelikle şunu söylemeliyim ki kendisinde bir siyasetçiden çok öğretim görevlisi havası var ki kendisi Bilim Tarihçisi ve İTÜ'de de 3 sene ders vermiş. TKP güçlü bir örgütlenme ve ciddi kuralları var. İdeolojik olarak ya da üyelerinin bazı fevri durumları çok tartışılır olabilir ancak örgütlenme biçimi ve bu biçimi koruma disiplini açısından gerçekten dikkate değer. Erkan Baş 29 yaşında bu örgütlenmenin başına geçti. Aydemir Güler gibi bir efsanenin ardından bu koltuğu doldurmak çok ta kolay olmasa gerek. Belki hala o dereceye gelemedi ama 2009'dan bu yana kısa zamanda bu kadar fazla insanın saygı ve sevgisini kazanarak şimdiden kendini kabul ettirmiş durumda.
          Daha önceki birkaç yazımda da çevre hassasiyetinin bireyselliği aşmış insanlarda bulunabileceğini , bu hassasiyetin yeri geldiğinde en sert koşullarda bile erk sahiplerine karşı mücadeleyi gerektirebileceğini , insana değil paraya değer veren zihniyetin para için çevreyi katletmekten çekinmeyeceklerini ve bu durumda çevre mücadelesinin kapital dinamiklere karşı da yürütülmesi gerektiğine değinmiş ve bu yönüyle çevre mücadelesinin devrimci bir yönü olduğunu belirtmiştim. Hazır Erkan BAŞ'ı bulmuşken de bu konudaki fikirlerini öğrenmek istedim ve kendisine partilerinin programında çevre konusunun ayrıca yer alıp almadığını eğer varsa bu duruşu kamuoyuna net şekilde yansıtma yoluna gitmediklerini sordum. Aldığım cevap beni oldukça tatmin etti.
          Kendisi öncelikle söylediğime katıldığını ver bireyselliği aşamamış insanların asla diğerlerinin gerçekten düşünmeyeceklerini söyledi ve şöyle özetledi : "hiç faşist çevreci duydun mu?". Bu soru aslında birçok şeyi özetliyor , gerçekten de faşist bir zihniyet çevreci olamaz , çevre mücadelesi esas itibariyle ilk önce özgür irade ister ve kendini bireyden çok mürit olarak gören kişilerin bu mücadelede samimi rol almasını bekleyemeyiz çünkü onlar müridi oldukları kişinin tek sözüyle bulundukları makamı farklı amaçlar uğruna kullanabilecek ve çevreyi yani insanı yani doğayı güç , para vs. gibi çıkarlar için kolayca kurban edebileceklerdir. Erkan Baş bu çarpıcı sorunun ardından partilerinin çevreye bakışından bahsetti. Sözlerinin özeti şuydu : Türkiye'de insanlar sadece o anda kendilerini etkileyen durumlar üzerine düşünüyor , çalışıyorlar ancak olayı bütün olarak görmeden sorunların çözülmesi mümkün değil. Bir bataklık düşün. İnsanlara zarar vermesin diye bataklıktaki sineklerden korunmaya çalışıp bataklığı kurutmak için çalışmamanın herhangi bir mantığı olabilir mi? İşte kadına şiddet , azınlıklar ,  çevre , öğrenci sorunları gibi tekil başlıkların bir bütün olarak değerlendirilmeden herhangi birine çözüm bulunsa bile bu çözüm geçici olacaktır. İşte bu nedenle biz konuyu bütün olarak ele alıyoruz. En nihayetinde biz siyasi bir örgütlenmeyiz ve bizim tekil konular üzerine çalışan bir sivil toplum örgütü tarzında çalışmamız beklenemez. Çevre konusuna gelince çevre kirliliğinde aslan payı endüstri kuruluşlarına ait yani sermayeye. Sermayenin maddi çıkar gözetmeksizin çevresel duyarlılığından ötürü yatırım yapmasını bekleyemeyiz. En fazla çevreyi kirlettiklerini gizleyerek marka değerlerini düşürmemek amacıyla paravan yatırımlar yaparak(sponsorluk , reklam vs.) kendilerini temize çıkarmaya çalışıyorlar. Sistem de buna isim veriyor çünkü sistemin dinamikleri de sermaye üzerinden dönüyor ve bu uğurda her türlü ayrımcılığı ve haksızlığı göz ardı ediyorlar. Bu noktadan hareketle aslında bizim ideolojik duruşumuz çevre duyarlılığını da çok etkin şekilde barındırıyor.
          Söyledikleri beni geçekten etkiledi çünkü bunlar bence çok çok doğru olmasının yanında bu tip cümleleri bir siyasi parti liderinden duymuş olmak her ne kadar o siyasi parti TKP de olsa beni şaşırttı. Umarım birgün düşündüğü tüm güzel şeyleri yapma imkanı olur. Saygılar.

2 yorum:

  1. saygı duydum kardeşim. araştırma da güzel izlenen yol da ama son cümle hoş olmadı tkp de olsa dememeliydin belki adında komunist var diye dedin ama önyargılı bir cümle gibi duruyor. olması gerekeni yapanları ödüllendirmek, o insanların ödüle ihtiyacı olmadıgını hissettikleri anda olması gerekeni de yapmayı bırakabilecekleri anlamına gelir. yaptıkları şeyin aslında görev değil lütuf oldugunu düşünmelerine sebep olur. bahsettiğin konudan yola çıkarak şunu söyleyebilirim ki çevreye saygı göstermek o çevrede yaşayan herkesin sorumlulugudur göstermiyeni cezalandırmak gerekebilir ama saygı gösterene ödül verilmemeli. yani bu konusma aslında bütün siyasi parti baskanlarının ya da cevre konusunda da planlamalar yapması gereken her kuruluşun yapması gereken türden bir konuşma o sebepten tkp nin bir ayrıcalıgı da olmamalı. umarım baska liderlerle de görüşme fırsatı bulursun.(burak bayraklı)

    YanıtlaSil
  2. kardeşim benim orada tkp de olsa dememin sebebi tkpnin oy toplama derdi olan bi parti olmamasınından dolayı klasik siyaetçi ağızlarına normalde de ihtiyacı olmadığını belirtmek içindi.

    YanıtlaSil