CMK 102.

     31 Aralık 2010 günü Türkiye Cumhuriyeti Ceza Muhakemesi Kanunu değiştirildi. CMK 102. madde tutukluluk sürelerini belirtiyor ve tutukluluk süreleri de bu değişiklik kapsamında yeniden yapılandırıldı. Yeni durumda eğer suç , ağır ceza mahkemelerinin alanına girmiyorsa tutukluluk süresi en fazla bir yıl. Zorunlu hallerde de altı ay uzatılabiliyor. Eğer suç kapsamı ağır ceza mahkemelerini ilgilendiriyorsa tutukluluk süresi 2 yıla kadar çıkabiliyor ve zorunlu hallerde bu süre bir yıl daha uzatılabiliyor. Devlete karşı işlenen suçlarda da bu süre iki katına çıkıyor.
     Aslına bakarsanız bu gerçekten gerekli bir uygulama. Yıllarca tutuklu halde içeride yatıp ondan sonra da pardon denilerek salıverilen insanların hikayelerini hepimiz duymuşuzdur. Şimdi kendinizi o insanların yerine koyun. Yıllarca işlemediğiniz bir suçtan dolayı hapis yattınız , sonra da birisi gelip "aga kusura bakma ya biz esas suçluyu bulduk hadi sen git evine" dedi ne yaparsınız? Hadi ne yapacağınızı da boş verin bunu nasıl kaldırır hayatınıza ne şekilde devam edersiniz? Bu sorulara ben en iyimser halimle bile bir cevap veremiyorum. İşte bu yüzden tutukluluk sürelerinin kısaltılması gerekli ve sağlıklı bir karardır fakat bir kararın teoride alınışından ziyade pratikte uygulanışıdır önemli olan dolayısıyla hükümetler aldıkları kararlardan çok bu kararları uygulayışlarıyla değerlendirilirler. 
     4 Ocak 2011 günü ajanslara bir haber düştü. Haberde 5 hizbullah militanının CMK 102. madde gereğince serbest bırakıldığı yazıyordu. Bir dönem hepimizin kanını donduran haberlerin baş aktörleriydi bu kişiler. 100den fazla insanın ölümünden sorumlulardı , domuz bağıyla sorgulama yöntemleriyle duyuldular ilk , sonra mezar evlerle. Kürtlerle uğraştılar en fazla çünkü PKK'ya karşı bir dönem devletin iti ite kırdırma politikasında yer almışlardı. 1999'da APO yakalandı 2000'de devletin artık ihtiyacının kalmadığı düşünülüp Hizbullah Terör Örgütü'ne geniş çaplı bir müdahale düzenlendi. Liderleri Hüseyin Velioğlu öldürülürken 3366 üyeleri de tutuklandı. Birçoğu müebbet yedi işte o müebbet yiyenlerden bazıları da bu serbest bırakılanlar. Yani onlar hakkında zaten yargının müebbet hapis kararı var. Adamlar itiraz ediyorlar , itirazın sonucu gecikince de cmk 102. maddeden serbest kalıverdiler.
     Kamuoyu haliyle bu duruma sessiz kalmadı ve işte bu aşamada işler daha da birbirine girdi. Bekir Bozdağ bir şey söyledi(ne alakaysa) yargı cevap verdi falan iyice cıvkı çıktı işin. Bekir Bozdağ'ın açıklaması fiyasko ötesi bir açıklama oldu. Aynen şöyleydi :  " tahliye edilen Hizbullah sanıkları, diğer sanıklarla ilgili veya bundan sonra diğer sanıklarla ilgili Yargıtay’da bekleyen dosyaları öne almalarına engel Anayasanın hangi hükmü var, CMK ya da başka yasal mevzuatta hiçbir engel yok. Yargıtay 1 saat sora toplanıp Hizbullah sanıklarıyla ilgili dosyayı karara bağlayabilir, hükmü kesinleştirip ya da bozabilir. Yargıtay’ı bu konuda engelleyen hiçbir şey yok." Hukuk böyle işleyebilir mi? İstediği dosyayı öne çekip işi hızlıca halletmek benim bildiğim kadarıyla ilçe belediyelerinde uygulanan bir sistem. Burada binlerce davadan onbinlerce insandan en ufak hatada çürüyebilecek olan hayatlardan bahsediyoruz. Nasıl bir bakan bu kadar talihsiz bir açıklama yapabilir benim aklım almıyor. Hükümet bence bu tip söylemlerle (ki bir benzeri Cemil Çiçek tarafından verilmiştir) yargıya olan bakışını açığa vurmuştur. Yargıtay başkanı da yok yere muhattap olmuş hükümete madem çok kolay verelim dosyaları da halletsinler bakalım kıvamında kapak bir cevap vermiş her ne kadar haklı olsa da hükümetin seviyesine inmiştir. Başbakan ise her kritik olayda olduğu gibi fırtına dinene kadar sessiz kalıp yardakçılarını piyasaya sürme prensibinden ödün vermemiştir.
     İşte demokratikleşme yolunda gerçekten önemli olan bir husus ta bu şekilde bütün bir ülkenin eline yüzüne bulaştırılmış oldu. Şimdi ne mi olacak? Basit. Bütün millet yine bunları unutacak. Tecavüzcülerle katillerle yanyana yaşamaya alışacak(önceden daha ziyade hırsızlara alışkındık).Sevgiler.