7 Eylül 2012 Cuma

Sahibini Satan Eşşek : Kavramlar

Kavramlar bu evrende var olan en güçlü, en güzel, en boktan ve en anlamsız olgulardır. Kavramlar insanların birbiriyle sevişmesini sağlayabildiği gibi, birbiriyle savaşmasına da neden olabilir. Aynı anda hem doğum hem de ölümlere gebedir bazen bir kavram. Kavramlar vardır ve biz ne söylersek söyleyelim, yaşadığımız bu aptallık çağında dünya, kavramların etrafında dönmektedir.
Bu gücün sebebini anlayabilmek için önce kavramların neden var olduğunu düşünmek lazım. Elbette ki diğer tüm sözcükler gibi sevgi, aşk, vatan, cesaret vs. gibi kavramlarda belirli duygu ya da olgulara bir isim verebilmek amacıyla ortaya çıkmış olması gerekir. Ancak görüldüğü üzere günümüzde kavram, artık özden önce gelmektedir. Öz'ün kavramlardan sıyrılma zamanı gelmiştir.
Bu noktada bilim - felsefe ilişkisi bir açıdan aydınlatıcı olabilir. İsmet Berkan'ın 29 Temmuz 2012 günkü yazısında Stephen Hawking'den yaptığı alıntı şöyleydi; ''Felsefe bilimin çok gerisinde kaldı.'' Hawking artık felsefenin, sürekli gelişen bilimin özünü oluşturan ana etmen olamadığını, bunun çok gerisinde kaldığını düşünüyordu. Aslında kavramlarla hayat arasındaki ilişki de artık biraz buna benziyor. Malesef kavramlar, artık hayatın devinimini karşılayamıyor!
Birazcık puştluk yapıp konuya en olmayacak yerden girmemin problem olacağını sanmıyorum. Birazcık vatan kavramını kaşıyalım mesela. Önce vatan nedir sorusuna bir cevap bulmak lazım. Vatan, bize öğretildiği üzere üzerinde yaşadığımız sınırlardır. He bunun üzerine dönüp ''hayır kardeşim o topraklar üzerinde yaşayan yurttaşlarımız da vatan kavramının içindedir.'' diyenler olacaktır. Ben de aksine günümüzde vatan kavramının ve dolayısıyla ''vatan sevgisi'' kavramının insandan soyutlanmış olduğunu düşünüyorum. Bir kere ülkemizde ''vatan sana canım feda'' diye bir söylem var. Oysa o vatan, seni yaşatabiliyorsa vatan. Hele ki sorunun en yüksek kıvama ulaştığı nokta şudur ki, bu coğrafyada evladını kaybetmiş bir anaya ''vatan sağolsun'' demeyi öğretmiş bir geçmiş var.
Peki vatan aslında nedir? Böylesine imgeleştirilmiş ve mükemmelleştirilmiş bir kavramın gerçekteki izdüşümüyle, kafadaki vatan olgusuyla ne kadar örtüşüyor?
Vatan sizi özgürleştiren, kendinizi ifade alanını veren, doyduğunuz, nefes aldığınız, sevdiğiniz, seviştiğiniz, kısacası kendiniz olduğunuz yerdir. Zaten devlet örgütlenmeleri de bizim bunları yapabilmemizi ve yaşayabilmemizi garanti altına alabilmemiz için vardır. Yani devlet sosyolojik bir üründür. Süreç içerisinde ürün evrilmiş ve kendini üreten yapıyı kölesi gibi görmeye başlamıştır. Fransız Devrimi'nin gelişiminin değişik bir biçimde insanlığa sunan Mary Shelly'nin ''Frankenstein''ı bunun için iyi bir örnek olabilir. Ortaya malesef bir canavar çıkmıştır. İşte bu canavar, esas ''vatan'' kavramını alttan alta oyarken insanlara meydanlarda ''vataaaan aşkıylaaa yanıyoruuuuz'' diye bağırmakta ve bunu yedirebilmektedir. Çünkü ''vatan'' kavramının yalnızca toprak, din, dil bütünlüğü olduğunu kitlelere empoze edebilmişlerdir. Bir kere kapitalist dünya sisteminde, ekonomik bağımsızlığı hesaba katmadan bir vatan tanımı yapmaları bile yaratılan yanılsamanın göstergesidir. İşte ortaya çıkan bu ''vatan'' kavramı üzerinden başlayan silsile binlerce yanlışlık ve yalanı sırf şu yanılsamadan temel aldığı için meşru kılmaktadır.
Üstelik bu yolla hemen tüm kavramlar birer maske haline dönüşebilmektedir. Hakim gücün kendi eylemlerini meşru kılmak için, kavramları kullanarak hedef şaşırtma ve kendini aklama taktiği sokaktaki bireyden hükümete kadar toplumun her kesiminde geçerli bir taktiktir. İşte bu nedenle insan, artık kavramlardan sıyrılıp   öze tutunmalıdır. Belki de yaşadığımız aptallık çağını bitirebilecek tek şey, tutunduğumuz o öz'dür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder