15 Temmuz 2011 Cuma

Sırrı Süreyya Önder Artık Konuşmalıdır

Sırrı Süreyya Önder bence Türkiye'de beyaz cam önünde insanlara hitap eden en sempatik kişidir. Kendisinin hali tavrı hepimize yakındır ve onun ötesinde size samimiyeti sonuna kadar hissettirir.
İlk cezaevi deneyimini Maraş Katliamını protesto etmekten dolayı yaşamıştır. Kendisi cezaevinden çıktıktan sonra da Mülkiye'ye girme başarısını göstermiş ancak henüz okulu bitiremeden 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonucunda içeri alınmış ve uzun bir yargılama sürecinden sonra 12 yıl hapse mahkum olmuştur. Bu süreçte de eylemliliğinden taviz vermemiş ve 40 günlük açlık grevi de dahil olmak üzere bir çok eylemde bulunmuştur. Hapisten çıktıktan sonra da bir süre çeşitli işlerde çalışmış ardından senaristlik-köşe yazarlığı-yönetmenlik yapmış bir zattır.
Kendisinin söylemlerini uzun süredir takip etmekteyim. Kendisi aklı başında, etnik hiçbir politika yürütmeyen, olabildiğince objektif ve en önemlisi insancıl yaklaşımlarıyla beni benden almış kendisine hayran bırakmıştır. Meşhur ''Ben sosyalist adamım, kim eziliyorsa onun yanındayım.'' sözü ise kendisini benim gözümde fevkaladenin fevkinde bir noktaya götürmüştür. Kendisi milletvekili adayı olduğunda ise müthiş heyecanlara gark olmuş ve sevinmişimdir. Kendisinin Blok'tan aday olmasa da vekil seçilebileceğine olan inancım da hala sabittir.
BDP destekli bağımsız vekil adaylarının bu dönem seçimlerinde geniş bir kitleye hitap ediyor olması bence heyecan vericidir. SOL farklılıklarıyla bir araya geliyor gibi görünmüştür ancak şu anki durum ne yazık ki çok başka şeyler düşündürtüyor.
Benim meclisteki ilk konuşmalarını canlı olarak izleyeceğim 2 insan vardı. Bunlardan birisi Ertuğrul Kürkçü diğeri ise Sırrı Süreyya Önder. Ben bu kişilerin asla BDP politikalarını sorgusuz sualsiz kabul etmeyeceklerine ve çoksesliliği sağlayacaklarına inanıyordum. Ertuğrul Kürkçü'nün seçim öncesinde de pek duymadığımız sesi seçim sonrasında iyice çıkmaz oldu. Bırakın çoksesliliği sağlamayı herhangi bir ses bile çıkartmıyor kendisi. Ancak zaten kendisinin bu haline alışkın olduğumuzdan dolayı sıkıntı yok. Olaylara bakış açısı için de herhangi bir değerlendirme yapamıyoruz.
Gelelim Sırrı Süreyya Önder abimize. Kendisi hakında düşündüklerimi zaten en başta belirtmiştim. Ancak şimdi durum biraz değişti gibi. Seçim öncesinde çok fazla sesini duyabildiğim Sırrı Süreyya Önder seçim sonrasında konuşmalarını en aza indirmiştir.Sonra daha sıkıntılı bir fikir geldi yerleşti kafama. Sırrı Süreyya acaba BDP'nin tüm politikalarını bu kadar benimsemiş miydi yoksa ortama mı ayak uyduruyordu O da. Bu bence sorulması gereken ciddi bir sorudur nitekim eğer durum böyleyse yani Sırrı Süreyya BDP'nin tüm politikalarını sindiremediği halde konuşmuyorsa kendisiyle çelişiyordur.
Şimdi daha sıkıntılı tarafa geçelim. Sırrı Süreyya bilindiği üzere geçmiş konuşmalarının tümünde insan eksenli söylemler üretmiş ve çoğunluğun takdir ve sempatisini kazanmıştır. BDP ise kendine özgü ırkçı solculuğunu yürütmüş ve ''kendine müslüman'' deyişinin tam anlamını yaşamıştır. Bütün Kürtler özgürdür ve istedikleri gibi yaşayabilirler. Bunda tabi ki bir sorun yok tabii ki bütün kürtler özgürdür ve istedikleri gibi yaşayabilirler ancak sol olduğunu iddia eden bir partinin, aslında bütün milletin ezilen olduğu bir ülkede etnik siyaset yürütmesi öncelikle enteresan. Ama dediğim gibi buraya kadar söylediklerine ben de aynen katılıyorum ancak şu şekilde ''bütün insanlar özgürdür ve istedikleri gibi yaşayabilirler.'' BDP için dağdaki insan gerilladır ancak ordudaki asker canidir. Bundan daha büyük faşizm zor bulunur. Bu görüşü güden insan bırakın solcu olmayı, insan bile olamaz. Ayrıca şu da unutulmamlıdır ki dağa çıkan adam kendi iradesiyle dağa çıkmaktadır ancak dün Diyarbakır Silvan'da dün şehit olan askerlere kimse nereyi istersin canım benim diye sormamıştır. Onlar, emirle oraya gitmiştir ve kendi iradelerinin devlet önünde hiçbir kıymeti yoktur. Dolayısıyla o gencecik insanlar asıl sahiplenilmesi gerekenlerdir.
Ancak ne yazık ki zaten ne olduğu bilinen BDP'nin kemik kadrosunun dışında Sırrı Süreyya da sanırım süreci insan merkezli değerlendirmeyi bırakmıştır. Eğer durum böyleyse benim için inanılmaz bir hayal kırıklığı ve inanç kaybı olacağını açıkça söyleyebilirim. Dağda ölenler için güzel güzel konuşan Sırrı Süreyya Önder, dün şehit olan 13 asker için ve hatta daha önceki şehitler için tek laf etmemeyi seçmiştir. Eğer gerçekten inandığımız Sırrı Süreyya ise çıkıp şehitlerin de insan olduğunu ve PKK'nın dünkü saldırısının kalleşçe olduğunu açıkça söylemelidir. Eğer bunu yapacak cesareti kalmamış ise ya da daha da kötüsü insan merkezli objektif değerlendirme tavrından vazgeçmiş ise bugüne kadar kendisine inanan herkesi kaybetmiştir.

1 yorum:

  1. dana ne sırrı süreyya'lar, ufuk uras'lar, baskın oran'lar, ertuğrul kürkçü'ler, cengiz çandar'lar göreceğiz. bunların hepsi zamanının hızlı solcuları. o derece ki, kendi vatanının dertlerini yemiş bitirmiş, filistin'in kurtuluş mücadelesine destek vermek için kamplara katılmıştır bazıları. sonra yaşları başları alıp yürüyünce, tüm prensiplerini ve gençliklerindeki değerlerini hiçe saymışlar; paranın, düzenin emrettiği yerde olmuşlardır. arkalarında da kimbilir ne güçler vardır, ne mit'ler ne cia'ler. bence o yüzden umudumuzu, terör örgütünü alenen destekleyen bir partiden destek alan milletvekillerine bağlamaktansa, bizim umudumuza ve desteğimize ihtiyacı olan ve bunu yaşamının her döneminde yaptıklarıyla hakeden kişi ve kurumlara bağlamalıyız. sırrı süreyya, oyunu almış, milletvekili seçilmiş, seçim döneminde solcu ve kürt olmayan oyları blok'a toplamış, kısacası görevini yerine getirmiş. kimse ondan bir kamer genç muhalefeti beklemesin bu saatten sonra. yoksa dediğiniz gibi zihni bey, ona umudunu bağlayanlar, üzülürler.

    YanıtlaSil