2 Ocak 2011 Pazar

Üniversiteler-1

23 Aralık 2010 günü Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Pakdemirli Bülent Arınç’ın gelişini protesto etmek isteyen Manisa TGB Başkanı’na “ Burası benim üniverstem ben rektör olarak söylüyorum kimliklerinizi toplar hepinizi atarım dedi”. Hakkında işlem yapıldı mı bilmiyorum ama kafalarda ciddi soru işaretleri bıraktığı su götürmez bir gerçek. Rektör AKP’nin adamı mı , buna hakkı var mı gibi sansasyonel sorulardan çok benim kafamı üniversiteler aslında kimin sorusu meşgul etti.
                Tabi ki üniversitenin rektörün olmadığını biliyorum ama nedense öğrencilere ait olması da bana pek mümkün görünmüyor. Şu açıkça kabul edilmeli ki ülkemizde üniversite  öğrencisi profili pek de parlak değil. Politik ya da apolitik olma boyutunu geçiyorum zaten çünkü biz çok daha temel noktalarda sorun yaşıyoruz. Günümüzde birçok öğrenci hiçbir olayda bırakın ideolojik ya da mantıksal sorumluluğu vicdani bir hareket gerekliliği bile hissetmiyor. İşte bu açıdan bakıldığında üniversitelerin öğrencilere ait olmasını istemiyorum da. Üniversiteler devlete ait olabilir mi diye düşünüyorum hatta düşünmüyorum sadece zıttını savunmak için öyle yazdım ülkemizde devlet kavramı kimliksiz olduğundan dolayı üniversiteler devletin olamaz olmamalıdır da.
                Peki Kimin Bu Üniversiteler?
                Üniversiteler  ilk öğrenci hareketlerinden beri (3 Haziran 1889 Askeri Tıp Okulunda ilk siyasi öğrenci örgütlenmesi) toplumun  en etkin dinamikleri olmuşlardır. 1908 yılında 2. Meşrutiyet’in ilanında Tıbbiyelilerin oynadığı rol bilinmektedir. Aynı şekilde Atatürk Devrimlerinin yaşama geçirilmesi , Menderes hükümetinin ordu tarafından devrilişi , 1968 Hareketi , 77 dönemi ve sonrasındaki etkin rolleri şunu göstermiştir ki üniversiteler toplumun en önemli dinamiğidir. Üniversiteler toplumun dişinden tırnağından arttırdıklarıyla kurulmuş ve işletilmiştir. Üniversiteler aslen toplumu kendisinindir ve işte en çok ta bu yüzden her üniversite öğrencisi topluma karşı sorumludur. İşte bu sorumluluk üniversite öğrencilerine tarihsel bir misyon yüklemiştir. Devlet yöneticileri dönem dönem karakterlerini kaybedebilirler (bizde genelde böyle) üniversitenin idari amirleri aptalca davranabilirler ancak öğrencilerin böyle bir hakkı yoktur , öğrenci kendi kontrolünü sağlayıp durumdan vazife çıkarmayı bilmelidir. Üstelik sadece kendi akademik alanında değil aynı zamanda vicdani ve mantıksal durumu da göz önünde bulundurup davranmak zorundadır üniversite öğrencisi.
                Ancak bu süreçte kendi vazifesinin öncelikle kendi öğrenimini tamamlamak ve kendi alanında yetkin bir seviyeye gelmek olduğunu da bilmelidir.Bunu kariyer , saygınlık , para gibi değerler için değil kendi alanında topluma en yüksek fayda ve ilerlemeyi sağlayabilmek için yapmalıdır. İşte bu nedenle mühendislik eğitimi başta olmak üzere tüm lisans eğitimlerinde insani bilimler üzerinde daha çok durulmalı , öğrencilere toplumun nasıl kazıklanacağı değil onlara nasıl faydalı olunabileceği de hatırlatılmalıdır. Ancak üniversite bunların tam olarak aksini yapsa bile öğrenci kendi tarihsel misyonundan dolayı karşı çıkmalı ve kendini toplum yararına adamalıdır.
               



Devletin ve İdarecilerin Rolü
                Devlet üniversite yönetimi hususunda tam manasıyla haddini bilmelidir. Devleti yönetenler sanki her konuda en bilgili ve deneyimliymişçesine hareket etmeyi bırakıp kendi sınırlarını da göz önünde bulundurarak hareket etmelidirler. Devlete düşen en büyük görev yasal düzenlemelerle üniversitelerin özerkliğini sağlamak , bu özerkliği önce kendisinden sonra da diğer tüm muhtemel etkilerden koruyacak yapıyı oluşturmak ve özerk üniversitelerin piyasaya ya da cemaatlere bağımlı olmaması için üniversitelere yeterli mali kaynağı yaratmaktır. Aksi takdirde devlet bütün bir ülkenin geleceğini abluka altına almış olur. Yarının devlet adamları bugünün üniversite öğrencileridir ve bugün ne yazık ki çok seslilik yaratmaya çalışan tüm öğrenciler faşist ayaklar altında ezilmeye ve susturulmaya çalışılmaktadırlar. Yarının Türkiye’si bu açıdan bakınca pek de aydınlık görülmemektedir.
                Üniversite idarecilerinin görevi ise üniversitelerin özerk işleyişini sağlamak ve bu uğurda gerekirse devlete de kafa tutabilmektir aksi takdirde birer maşadan farksız olurlar ki sanırım bu da en çok onların gururuna dokunur.
                Devlet ve idareciler en çok üniversite öğrencilerine tarih boyu yüklenmiş olan toplumsal sorumluluğa ve bu sorumluluk bilinciyle hareket eden öğrencilere saygı duymalıdırlar aksi takdirde bu topluma ve dolayısıyla bu ülkeye ihanet etmiş olurlar. Yeri geldiğinde öğrenci idarecinin kafasına yumurta da atar koç ta..ağı da ancak unutulmamlıdır ki bu öğrencinin demokratik yükümlülüğüdür. Öğrenci toplumun devlet karşısındaki duruşunun somut göstergesidir  ve bu durumdan hareketle söz ve eylem hakkı her zaman saklıdır. Üstelik devletin bir nevi kontrol mekanizması olması sebebiyle üniversiteler hükümetler için de birer aynadır. Üniversitelerin sesini duymaya tahammül edemeyenler aynada kendi yüzüne bakamayacak kadar rezil ve onursuz olanlardır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder