13 Aralık 2010 Pazartesi

bir kıvılcım

          günün en karanlık anı şafaktan hemen öncekidir yani güneş yüzünü göstermeden hemen önce. İnsanın güneşi ise vicdandır. doğusunu da batısını da ona göre belirler insan. vicdanı gösterir ona yönünü aklı ve gücü ise sadece o yöne doğru daha sağlam şekilde gitmeye yarar. ve eğer bir toplumun vicdanı korku zinciriyle örtülmüşse , o toplum güneşini kaybetmiş dünya misali yönünü bulamaz olur işte insanlığın en karanlık anı da aslında o andır.
          bu durum doğal bir sürecin sonucu değildir. insanlar önce mutlu sonra bağımlı en sonunda ise mecbur kılınır. karşı konulamaz bir güç gibi görünür.baskı öyle şekillerde sunulur ki baskı demeye kimsenin dili varmaz e aksi takdirde varana kadar büyük ihtimalle kesilmiş olur. ama bir çıkış noktası her zaman vardır.
         birileri karşı koymaya çalışır. sonra her şey hakkında bilgisi olduğunu düşünen birileri iyi ya da kötü ama bir şekilde direnen bu insanlara kulp takmaya başlarlar. işte onlar en az faşist yönetimler kadar tehlikelidirler. onlar korkaklığın adını uzmanlık koymaktan hiç çekinmezler.
         zaman geçer gidenler kalanlar yok olanlar olur. kişiler sözler araçlar değişir. bir tek amaçtır baki kalan : yaşamak mücadelesi ve yaşamak fişlenmek, dövülmek, karalanmak korkusu olmadan özgürce nefes alıp vermektir esasında.
         her karanlığın bir çaresi vardır. direnmek, inanmak, yılmamak ve korkmamak gerekir bir kıvılcım yaratabilmek için. bir kıvılcım gerekir insanların vicdanını demirlemiş korkuyu yok etmeye. bir kıvılcımla yanar tüm korkular ve insanlar vicdanını izlediğinde o yanan korkuları geçirir boğazına korkuyu yaratanların. işte o gün güneş yine doğar umutlu sabahlara...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder